Koblenz ve Mayen-Koblenz seçim bölgelerinde SPD, Bündnis 90/Die Grünen ve CDU adayları ile yaptığımız görüşmelerde, göçmenleri ilgilendiren konuları gündeme taşıyarak, önümüzdeki süreçte öne çıkabilecek başlıkları da belirlemeye çalıştık.
Irkçılık, yerel seçim hakkı, din dersleri, Türkçenin de yabancı dil olarak okullarda okutulması, politik katılım gibi konuların değerlendirildiği bu toplatılarda ortaya çıkan resim, küçük ölçekli de olsa genel durumu anlayabilmek için oldukça önemli ip uçları içermekte.
Benim görebildiğim;
-Parti temsilcileri bilgilenmeye ve ortak çalışmaya açıklar,
-Yerel seçim hakkı da dahil diğer konu başlıklarını da ciddiye alıyorlar,
-Bölgelerinde göçmenleri temsil eden kuruluşlar ile eşit ilişki kurmayı önemsiyorlar.
Buradaki eşit ilişki yaklaşımı oldukça önemlidir ve gelecekte belirleyici olacaktır.
Toplantıya katılan göçmenler ise genel bir hoşnutsuzluk vurgusu ile (belli ölçülerde haklı olarak) partilerin yaklaşımlarını eleştiren bir tavır ortaya koyarken, diğer yandan politik temsiliyetin önemini de ortaya koyan bir yaklaşım sergilediler.
NSU cinayetleri sonrası oluşan güvensizlik havası hala devam ederken, 19.02.2020 tarihinde Hanau’da yaşanan ırkçı saldırının etkilerinin göçmenler üzerinde ağır bir travma yarattığını yaşayarak görüyoruz.
Burada ki can alıcı soru ırkçılık ile mücadele dahil, diğer sorunların çözümünde nasıl bir yol izleneceği.
Almanya’da ki “misafir işçilerin” 60. yılını kutlayacağımız bu günlerde, artık burada kalıcı ev sahibi olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu durumda, göçmenler açısından ortaya çıkan olumlu gelişmeleri her alanda daha da ileri taşıma mücadelesi verilebilecek en etkili yanıt olacaktır.
Bunun yolu da her alanda varolmaktan ve aynı zamanda demokratik partilerde örgütlenmekten geçer.
Politik çalışmanın uzun soluklu olduğunu unutmadan tabi.