Birinci kuşağın tüm güzel özelliklerini taşır gibi.
Bir yandan ölen eşini anlatıyor gözleri dolarak, diğer yandan neden geri geldiğini.
Köyde ki güzel günlerini anlatırken gözleri gülüyor, dönüşü de özledim derken ağlamaya başlıyor.
Yeni yaşadığı şeyleri anlatırken birden 45 sene önce Ankara’da yaşadığını anlatmaya başlıyor heyacanla.
”Ankara’da dolaşırken hediye almak iҫin girdim bir dükkana. Genҫ bir ҫocuk, yerinden bile kalkmadan benden ne aradığımı sordu.
Kızdım elbet.
Esnaf dediğin güler yüzlü olur dedim sertҫe.
Sonra “sen bu dükkanda ne iş yaparsın” diye sordum.”
”Dükkan bizim. Babamın, ҫalışıyorum burada” diyor yüzüme bakmadan.
Sen ҫalıʂmıyorsun, babanın kasasından gendice atıyorsun” diyorum gülerek.
Bu ara arkadan gelen baba merhaba dedikten sonra oğluna dönerek
“Sen bu amcanın ne dediğini anladın mı” diye sorunca, oğlu şaşkın şaşkın bakınarak ”evet” diyor.
Sen hiҫ bir ʂey anlamadın diyor baba sertҫe.
Ve oğlunun anlayacağı dilden bir daha anlatıyor.
”Babanın arpasını yiyiyorsun, eşek gibi göt atıyorsun”, diyen amca ile birlikte gülmeye başlıyoruz .
Babasının arpasını yiyen ve bir de hava atan, bunu ilerlemiş yaşlarına rağmen yapmaya devam edenler,
‘gendice’ atmayı bırakın artık.