Site icon DieHaber.Com

TOPRAK

Hüseyin Ocar

Sabah kalktıĝımda dumanlıydı hava.

Hani kurt dumanlı havayı severmiş derler ya öyle bir hava.

Kızım ve oĝlum daha uyuyorlar, bırakayım da uyusunlar, ne kadar da masumlar uyurlarken.

Onlara bakarken, duyduĝum bir gürültüyle kendimi kapının önünde buluyorum.

Alıştık artık bombaların patlamasına tamam ,ama bu sefer ki öyle böyle deĝil, insanın aklını başından alan bir patlama.

Çocuklarım ve eşim de yanıma geliyorlar.

Birbirimize bakıyoruz, çaresiz,umutsuz.

O an karar veriyorum.

Gitme zamanı geldi diyorum yavaşça eşime, gitme zamanı geldi.

Zaten mahallemizdeki komşularımızın büyük bir bölümü de gitmişlerdi bırakarak her şeylerini geride.

Şimdi sıra bizde.

Küçük terzi dükkanımızın eşyalarını depolayarak, kısa sürede toparlanıyoruz.

Hazırlıklıydık zaten gitmeye, zamanın bizede geleceĝini bilerek.

Lübnan üzerinden Almanya`ya geldiĝimizde rahatlamıştık.

Patlayan bir şeyler yoktu, çocuklarımız uyuyorlardı masumca.

Gönderildiĝimiz yer ufak bir kasaba,evimiz iki oda, eşyalarımız yok gibi, ama olacak.

İlk işimiz çocuklarımızı okula yazdırmak oluyor, ben ve eşimde lisan kursuna gitmeye başladık, yavaş yavaş düzene giriyor yaşamımız.

Bir de geceleri sıçrayarak uyanmasam.

Kalkabilsem aĝlamadan, paylaşabilsem baş aĝrımı eşimle.

Ama üzemem ki onu, o da beni.

Ne kadar da zayıfladı bu sürede, biliyorum aklı Şam`da,

Evinde, terzi dükkanında, kız kardeşinde.

Bu gün  danışma bürosuna gittik birlikte, her zaman yaptıĝımız gibi.

Bize bahçe lazım dedik, biraz arapça, biraz türkçe, biraz kürtçe ve almanca.

Üç yüz, dört yüz metrekarelik bir bahçe deyince, güldü danışman.

O kadar büyük olmaz, ama biraz daha ufak olabilir, domates, biber  ve dertlerin topraĝa gömülmesi için.

Exit mobile version