Site icon DieHaber.Com

MİRAS YÖNETİMİ İÇİN TEMSİLCİ ATANMASI

Oguz kara-face

Miras kalan malların sayıca fazla olması, bakım ve/veya yönetim gerektirmesi ve mirasçıların yönetim konusunda hemfikir olamaması miras kalan malları ve bunlardan elde edilecek geliri etkilemektedir. Bu yazımızda miras kalan malların (terekenin) bakım ve yönetimi için temsilci atanmasını ele alacağım.

Miras Ortaklığı Nedir?

Miras bırakanın birden çok mirasçısı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Bu ortaklığa “miras ortaklığı” denir.

Miras ortaklığı terekede bulunan bütün hak ve borçları kapsar. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Gerçekten de mirasbırakanın ölümüyle birlikte onun malvarlığını teşkil eden haklar ve borçlar dağılmaksızın bir bütün halinde kalırlar ve bu hak ve borçlar paylaşmaya kadar ayrı, özel bir malvarlığı olarak yaşarlar.

Miras ortaklığının en önemli özelliklerinden birisi, elbirliğiyle hak sahipliği teşkil etmesidir. Dolayısıyla mirasçılar paylaşmaya kadar söz konusu malvarlığı üzerinde bağımsız bir hakka da sahip değillerdir. Özellikle hiçbir mirasçı tereke üzerinde kendisi için tek başına tasarrufta bulunamaz. Aksine mirasçılar sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler (MK 640/II). 

Birlikte Hareket Etme İlkesi Ne Anlama Gelir?

Miras ortaklığında -kural olarak- birlikte hareket etme ilkesinin benimsenmesinin en önemli nedeni, mirasçılardan birisinin zararlı faaliyetlerine karşı miras ortaklığını (ve dolayısıyla diğer mirasçıları) korumaktır.

Nitekim Yargıtay, birlikte hareket etme zorunluluğunun mirasçılardan birisinin yalnız başına, haksız ve diğer mirasçılar bakımından zarar verici davranışlarda bulunmasını önlemek amacıyla getirilen bir ilke olduğunun altını çizmektedir.

Miras ortaklığında birlikte hareket ilkesinin benimsenmesinin sonucu olarak, mirasçılar -kural olarak- terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerini birlikte yapmak zorundadırlar.

Örneğin bir kararında Yargıtay, murisin bankadaki mevduatının bir kısım mirasçılar tarafından kendi yasal miras payları çerçevesinde talep edilmesinin olanaklı olmadığını belirtmiştir.

Bunun yanında terekenin yönetim (idare) işlemleri de oybirliği esasına tabidir. Terekenin yönetimi, tereke değerlerinin muhafaza edilmesini, dikkatli şekilde artırılmasını ve devam eden hukuki işlemlerin yürütülmesini kapsar.

Bazı durumlarda miras ortaklığında temel ilke niteliğindeki birlikte hareket ilkesi işlemez. Gerçekten de -çeşitli nedenlerle- mirasçılar arasında oybirliği sağlanamıyor, mirasçılar farklı adreslerde bulunuyor veya derin anlaşmazlıklar ortaya çıkmış ise, bu koşullar miras ortaklığının hareket yeteneğini ortadan kaldıran bir boyuta ulaşmışsa, bu halde kanun koyucu bir kuralla mirasçılara miras ortaklığının hareket yeteneğini tekrar sağlamaları için olanak tanımaktadır.  Dolayısıyla tereke temsilcisinin, özellikle miras ortaklığının yapısından ve birlikte hareket ilkesinden ortaya çıkan sorunları aşmak amacıyla benimsenmiş bir kurum olduğunu söyleyebiliriz. 

Terekeye Temsilci Atanması Koşulları Nelerdir?

Mirasçılardan birisinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.

Mirasçılardan birisinin sulh mahkemesine başvurması, tereke temsilcisi atanması için yeterli ve gereklidir. Böylelikle kanun, her bir mirasçıya bağımsız ve bireysel bir hak tanımıştır. 

Miras ortaklığına temsilci atanması mirasçı tarafından istenebileceğinden, başvuruda bulunanın bu sıfatını ispat etmesi zorunludur. İspat genellikle mirasçılık belgesiyle olacaktır. 

Ayrıca tereke temsilcisi atanması talebi bakımından sadece mirasçılardan söz edildiğinden hem kanuni hem de atanmış mirasçıların tereke temsilcisi atanması için mahkemeye başvurabilmeleri olanaklıdır. Nitekim Yargıtay da bir kararında, tereke temsilcisinin sadece mirasçılarca atanmasının istenebileceğini, mirasçı olmayanların tereke temsilcisi atanmasını isteyemeyeceğini içtihat etmiştir.

Tereke temsilcisi atanması bakımından şekli şartların sonuncusu, tereke temsilcisine ilişkin ihtiyacın başka şekillerde karşılanmamış olmasıdır. Gerçekten de tereke temsilcisinin atanmasıyla birlikte, mirasçılar vasıtasıyla terekenin idaresiyle ilgili olarak ortaya çıkan yetersizlik ortadan kaldırılmalıdır. 

Mahkeme tereke temsilcisi atanmasının gerekli olup olmadığını değerlendirirken, daima bütün olarak miras ortaklığının menfaatini değerlendirmelidir. Ayrıca mahkeme böyle bir tereke temsilcisi atanması ve miras ortaklığına müdahale edilmesinin gerekli olup olmadığını da objektif bakımdan denetlemelidir.

Yargıtay yukarıdaki anlatımlarıma uygun olarak bir kararında, miras ortaklığının uyuşmazlık nedeniyle birlikte hareket edememesi durumunda tereke temsilcisi atanması gerektiğini içtihat etmiştir.

Mirasçılar kendi aralarında anlaşıp terekeye mirasçılardan birini veya üçüncü bir kişiyi temsilci olarak da atayabilirler. Ancak bir kişinin bu şekilde temsilci olarak seçilebilmesi için tüm mirasçıların onay vermesi gerekmektedir. Bu şekilde bir ortak irade yoksa Mahkeme kendisi değerlendirme yapacaktır.

Terekeye Temsilci Atanması Davası Nasıl Açılır?

Tereke temsilcisi bakımından görevli mahkeme sulh mahkemesidir. Nitekim Yargıtay da bir kararında tereke temsilcisi atanmasına ilişkin davanın belirtilen mirasbırakanın son yerleşim yerinde açılması gerektiğini, ayrıca buradaki yetkinin kesin bir yetki niteliğine sahip ve dolayısıyla hâkim tarafından kendiliğinden dikkate alınmasının zorunlu olduğunu içtihat etmiştir.

Tereke temsilcisi atanmasına ilişkin davanın, tereke temsilcisi atanmasını isteyen mirasçı/mirasçılar tarafından diğer mirasçılara karşı açılması gerekir. Böylelikle tüm mirasçıların davaya, davalı veya davacı sıfatıyla katılması sağlanmış olur. 

Tereke temsilcisi atanmasına ilişkin mirasçılardan birisinin talebi, dava şeklinde görülmeli, duruşma yapılmalı, evrak üzerinden karar verilmemelidir. Yargıtay da birçok kararında, tereke temsilcisi atanması davasının tüm (diğer) mirasçılara yöneltilmesi gerektiğini, bu davanın hasımsız açılamayacağını ifade etmektedir.

Kanun koyucu bu hususta mahkemeye önemli bir takdir yetkisi tanımıştır. Diğer yandan, mahkeme bu hususta karar vermeden önce, bütün mirasçıları dinlemeli, onların önerilerini dikkate almalıdır.

Tereke temsilcisi atanmasını isteyen mirasçı ve hatta diğer mirasçılar, kimin tereke temsilcisi olması gerektiğine ilişkin olarak sadece mahkemeye öneride bulunabilirler. Yoksa mahkeme bunların önerileriyle bağlı değildir. Somut olaya göre terekeye birden fazla temsilci atanabilir. Bu hususta tereke temsilcisi atayacak olan sulh mahkemesi geniş bir takdir yetkisini haizdir.

Tereke temsilcisini atayan mahkeme temsilciye özel veya genel bir yetki tanıyabilir. Özel yetki mirasçıların terekenin tüm işlemlerinde değil de belli bir veya birkaç işlemde anlaşamamaları halinde söz konusu olur. Buna karşılık mahkeme tarafından tereke temsilcisine genel bir temsil yetkisi de tanınabilir.

Diğer yandan, hemen belirtmeliyiz ki Yargıtay, özel ve dolayısıyla sınırlı yetkili tereke temsilcisi atanmasına karşı çıkmaktadır. Yargıtay’a göre tereke temsilcisine sınırlı yetki verilemez. Bu hususta bir kararlar mevcuttur.

Bunların yanında, sulh hukuk hâkimi, tereke temsilcisine istemi halinde terekeden karşılanmak üzere uygun bir ücret ödenmesine karar vermelidir. Yani tereke temsilcisinin ücreti terekeden karşılanacaktır.

Av. Oğuz Kara

(kara@oguzkara.av.tr)

Exit mobile version