Site icon DieHaber.Com

İNSAN ALTMIŞINDA DA DELİLER GİBİ SEVER

Hüseyin Ocar

Başlık biraz uzun oldu sanırsam.

Varsın olsun.

Hakkını vermek için Brigitte’nin, böylesi gerekti.

Uzun boylu, görmüş geçirmiş, oldukça zarif bir duruşu vardı.

Elinde bir zarf, belli açılmış ve okunmuş.

Çıkartıp mektubu bana uzatırken elleri titriyordu.

Gözleri mektubun geldiği yere gitmişti, duygulandı, gözleri doldu.

“Ben okudum ama anlayamadım hepsini.

Başkası da okusun istemedim.

Okuyarak bana anlatırsan sevinirim” dedi hüzünlü bir ses tonuyla.

Mektup, Balaban’dan geliyordu.

 “Merhaba Brigitte, sana telefonla sürekli ulaşmaya çalışıyorum ama olmuyor.

Ben de mektup yazayım dedim.

Ben iyiyim, geldim, çocukların yanındayım, karım daha önce söylediğim gibi ciddi olarak rahatsız. Burada uzun kalacağım.

Şartlar zor.

Ben burdayım ama, hep seni düşünüyorum.

Seni, evimizi, gezdiğimiz parkı, her şeyi çok özledim.

İşleri yoluna koyduktan sonra tekrar yanına gelmek için çalışacağım.

Bu ara daha önceki hesap numarasına gene biraz gönderebilirsen….”

Çantasından gözlüğünü çıkartarak eline aldı.

Nefes alışverişleri hızlanmıştı, bir an kalkıp gidecek sandım.

Oysa oturuyordu.

Gözlüğünü taktı, çantasını açtı, içinden cüzdanını çıkardı.

Hemen önde duran bölümde ki fotoğrafı çıkartarak gösterdi.

“İşte Balaban” dedi gülümseyerek.

Uzun boylu, zayıf, karizmatik, esmer tenli.

Gitmeden kısa bir süre önce parkta, Ren Nehri kenarında köprünün altında çektirmiştik.

Haberi alınca gitmek zorunda hissetti kendisini ve gitti.

Gelecek mi, görüşecekmiyiz bir daha bilmiyorum.

Ve bundan emin olamamak beni çok yoruyor.

Ben eşimi çok erken kaybettim.

Uzun bir süre de bir ilişkim olmadı, ta ki Balaban’ı tanıyıncaya kadar.

Çocuklarım ilk önce yeni bir ilişki kurabildiğim için çok sevindiler, ama sonra karşı çıkmaya başladılar.

Özellikle Balaban’ın ailesini desteklememden sonra bana cephe almaya başladılar.

Balaban’ın beni kullandığını düşünüyorlardı.

Oysa ben bunun böyle olmadığına eminim.

Biliyorum ki ihtiyacı var bana, biliyorum.

 “Brigitte, ben seni çok özledim.

Ben gelemem ama sen gelebilirsin, önümüz yaz. İstersen İzmir’de buluşalım ve oradan birlikte bir yerlere gideriz.

Ayarlayabilirsen çok sevinirim.

Haberlerini bekliyorum ve seni çok öpüyorum.

Balaban”

Mektubu bitirdikten sonra kıpkırmızı olmuştu Brigitte.

Yerinde duramıyordu sanki.

Hani çok sevince ve de sevinince insan, biraz çocuklaşır, hafiften şapşallaşır, sonra kendini toparlamaya çalışır ya, biliriz hepimiz değil mi?

Öyle işte.

“En çok ellerini özledim, elimi tutan ellerini.

Benim en kısa sürede İzmir’e gitmem lazım.

Ama ilk önce parayı göndereyim.

Mektup yazarak geleceğimi haber vereyim.”

Ondan sonra haber alamadım ikisinden de.

Bırakıp güzel İzmir’i dönecek değiller herhalde.

Exit mobile version