Site icon DieHaber.Com

Eski iki takımımın mücadelesi

kubilay toptaş

İlk yarı yine aynı sıkıntı. Rakibe uzak olan, ileride savunmanın arkasına sızamayan ağır oynayan bir takım seyrettik.
Geçmiş maçlarda gördük ki böyle olunca rakipler baskı yemediği için savunmadan kaptıkları topla rahat kontra atağa çıkabiliyorlar.
Nitekim bir köşe vuruşundan dönen topla sadece iki pasla Göztepeli Halil, kaleciyle karşı karşıya kaldı ve golü attı.
Şimdi Erol’a sorarlar…
Köşe vuruşunda futbolcuların dizilişi bellidir. Örneğin kimler ceza sahası içinde nasıl bir koşu yapacağı topu kullanan nereye atacağını, rakip topu uzaklaştırırsa kimlerin karşılayacağı gibi olası durumlar neden yapılamadı?
Bunları bırakın Fenerbahçe’yi hiç bir takımda çalışılmaması mümkün değildir. O zaman ya konsantrasyon sorunu ya da kendine buyruk bir topluluk var.
Bu da otoriter sorununu akla getirir.
Caner’e de büyük bir parantez açmak lazım!!!
(Golden önce rakibine bir mevsim kadar uzaksın. Yaptığın ortaların %90 rakibe kalan %10 da anlamsız adamlar atman yetmiyormuş gibi, birde oyundan alınırken isyandasın.
Bana kalsa ne oynaman doğru nede transferin, işini yapamıyorsun bari hocana saygılı ol seni oynatmakla hayatının jestini yapıyor, değerini bil).
İkinci yarı Fenerbahçe daha çok topa sahip olsada ilk yarıdaki sıkıntısı devam etti. Buna henüz hazır olmayan Mesut Özil’de çare bulamadı. Erol hoca bir an önce bu sıkıntılarından kurtulup otoriteyi malum kişilerden alamazsa erken yarıştan kopabilir.
Büyük tebrikler Ünal hocaya ve futbolcularına.
Fenerbahçe’ye karşı kapanan ama oyunu kötüleştirmeyen, bölgelerinde uyumlu olan topu kaptığında oyunu geniş alana taşıyan bir kadro sahaya sürdü.
Umarım bu galibiyetlerin devamı gelir ve hep “İzmir’in dağlarında çiçekler açar.”

Exit mobile version